EMEVİLERİN HORASAN POLİTİKASI: VALİLER
DÖNEMİ
KHORASAN POLICY OF THE UMAYYAHS: THE
PERIOD OF THE GOVERNORS
DOÇ.DR. İZZETULLAH ZEKİ
(Makü İlahiyat Dergisinde yayınladı)
Özet
Emevîler
olarak şöhret kazanan Benî Ümeyye Hilafeti, Hulefâ-yi Râşidîn döneminden sonra 661
yılında Suriye’nin merkezi Dımaşk’ta kuruldu. dını kurucusu Muâviye b. Ebû
Süfyân’ın mensup olduğu Benî Ümeyye’den kabilesinden aldı. Hz. Muâviye ve ondan
sonraki iki halife bu kabilenin Süfyânî kolundan, diğer on bir halife ise aynı
ailenin Mervânî koluna mesupturlar. Emevîlerin doksan yıllık hilafeti
süresince Horasan’a yirmi üç vali gönderilmiştir. Fetih hareketleri de bu
dönemde genişlemiştir. Bu valiler Abdullah b. Âmir b. Küreyz, Ziyâd b. Ebîh, Ubeydullah b. Ziyâd, Saîd b.
Osman b. Affân, Abdurrahman
b. Ziyâd, Selem b. Ziyâd, Abdullah b. Hâzım, Bahir b. Varaka, Ümeyye b. Abdullah, Haccâc b. Yusuf, Kuteybe b. Müslim, Vekî b. Ebi Sûd el-Gadanî, Yezîd b. Mühelleb, Cerrâh b. Abdullah el-Hakemî, Abdurrahman b. Nuaym
el-Ğamedî, Saîd b.
Abdülaziz, Ömer b.
Hübeyre, Hâlid b. Abdullah el-Kasrî,
Eşres b. Abdullah, Cüneyd b. Abdurrahman, Âsım b. Abdullah el-Hilâlî, Hâlid Abdullah el-Kasrî ve son Emevî Horasan valisi Nasr b.
Seyyâr’dır. Horasan Emevîler döneminde önemli ölçüde fethedildi, direnen
bölgeler de yakılarak yıkıldı. Bunun üzerine Horasanlar, Emevîlerin valilerine
karşı çıktılar. Emevîlerin muhalifleri olan Abbâsîleri desteklemeye başladılar.
Abbâsîlerin yönetimin başına gelmesiyle beraber İslam’ı benimseyerek İslam
medeniyetine renk kattılar.
Anahtar Kelimeler: Emeviler,
Horasan, Politika, Valiler
Abstract
The Bani
Umayya Caliphate, which gained fame as the Umayyads, was established in 661 in
Damascus, the center of Syria, after the period of Hulefâ-yi Râşidîn. Named
after its founder Muâviye b. Abu Sufyan. He took from the tribe of the Bani
Umayya, to which was a member. Hz. Muâviye and the two caliphs after him were
attached to the Sufyanî branch of this tribe, while the other eleven caliphs
were attached to the Marwani branch of the same family. Twenty-three governors
were sent to Khorasan during the ninety-year caliphate of the Umayyads. The
conquest movements also expanded during this period. These governors are Abdullah
b. Âmir b. Kureyz,
Ziyâd b.
Ebîh, Ubeydullah b. Ziyâd, Saîd b.
Osman b. Affân, Abdurrahman
b. Ziyâd, Selem b. Ziyâd, Abdullah b. Hâzım, Bahir b. Varaka, Umayya b. Abdullah, Haccâc b. Yusuf, Kuteybe b. Müslim, Vekî b. Ebi Sûd el-Gadanî, Yezîd b. Mühelleb, Cerrâh b. Abdullah el-Hakemî, Abdurrahman b. Nuaym
el-Ğamedî, Saîd b.
Abdulaziz, Ömer b.
Hübeyre, Hâlid b. Abdullah el-Kasrî,
Eshres b. Abdullah, Cüneyd b. Abdurrahman, Âsım b. Abdullah el-Hilâlî, Hâlid Abdullah el-Kasrî and Nasr b. Sayyâr. Thereupon,
Khorasans opposed the governors of the Umayyads. They started to support the
Abbasids, who were the opponents of the Umayyads. With the Abbasids coming to
power, they embraced Islam and added color to the Islamic civilization.
Keywords: Umayyads, Khorasan,
Politics, Governors
Giriş
İslam tarihi ve medeniyeti açısından önemli bir
konuma sahip olan Horasan’a, Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra
birtakım vali ve emirler gönderildi. Söz konusu valileri
tanımayıp bilmedikleri bir toplum ve coğrafyaya giderek fetihlerde bulunmaları
ister istemez birtakım olumlu ve olumsuz gelişmeleri beraberinde getirmiştir.
Gerek Horasan halkının eski inançlarını tamamen reddeden yeni bir dinle
tanışmaları, gerekse bölgenin fatihleri olan valilerin Horasan halkı ve İslam
ruhuna uymayan mevali politikası, gayrimüslimlerden alınan cizyelerin aynı
şekilde Arap olmayan Müslümanlardan almaları türlü isyanlara kapı aralamıştır.
Bu olayların da temel ve modern kaynaklarda farklı şekillerde yansıdığı
görülmüştür. Kimi Arap tarihçileri Horasan’da yapılanları cihad ve fethin bir
gereği olarak yorumlarken kimi Horasanlı tarihçiler ise Kuteybe b. Müslim gibi
valilerinin yaptıklarını kabul edilemez bir zulüm olarak nitelendirerek
Müslümanların fetihlerine gölge düşürecek kadar ileri gitmişlerdir.
Horasan
Müslümanlar tarafından fethedilmesine rağmen bölge halkının isyanları devam
etmiştir. 32/652 yılında Tabeseyin, Badgis, Herat ve Kûhistan bölgelerinde
geniş bir şekilde Karan önderliğinde isyanlar baş göstermiştir. Kırk bin kişiye
yakın insanlar Karan’ın etrafında toplanmıştır. Fakat İslam Devleti tarafından
bölgeye gönderilen Abdullah b. Hâzım söz konusu isyanları bastırarak Karan’ı
katletmeye muvaffak olmuştur. Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra da
Irak bölgesine karşı siyasi ve ekonomik açıdan merkez olma özelliğini koruduğu
görülmüştür. Hz. Osman döneminden itibaren Tâhirîlerin kuruluşu olan 821 yılına
kadar İslam Devleti’ne bağlı valiler tarafından idare edilen Horasan, bu
dönemden sonra bölgede kurulan beylikler ve devletler tarafından yönetilmeye
başlanmıştır. Fakat bölgede kurulan Tâhrîler, Saffârîler, Sâmânîler,
Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklular gibi devlet ve beyliklerin hemen hepsi
İslam Devleti sayılan (Emevîler ve Abbâsîlere) bağlılıklarını sürdürdükleri
müşahede edilmiştir.
EMEVİLERİN
HORASAN POLİTİKASI: VALİLER DÖNEMİ
Abdullah b. Âmir b. Küreyz
Hulefây-i Râşidîn döneminde muktedir bir vali
olan Abdullah b. Âmir, Emevîler döneminde de aktif bir şekilde varlığın
muhafaza etti. Muâviye, hilafetin başına geçince Basra ve Horasan bölgelerini
Abdullah b. Amir b. Küreyz’e verdi. Küreyz de 43/663 yılında Abdullah b.
Hâzım’ı kendi temsilcisi olarak Horasan’a gönderdi. Abdullah’ın görevlendirdiği
emirlerden Abdurrahman b. Semüre (Abdullah b. Semüretü’l-Emevî) Kâbil ve Belh’i
tekrar ele geçirdi.[1]Abdullah
b. Âmir, onu Rebî b. Ziyâd’ın yerine Sîstan valisi olarak gönderdi.[2]Abdurrahman
bir müddet sonra Irak’a döndü. Abdullah b. Âmir 41/661 yılında yerine Mecâşî b.
Mesud’u Sîstan’a gönderdi. Büst ve Zemindâver bölgelerini fethettikten sonra
Irak’a dönmeye karar verdi. Cürcân bölgesine gelince kışın şiddetli soğuğuyla
karşı karşıya kaldı. Öyle bir kar yağmaya başladı ki kimse canını kurtaramadı.[3]
Abdullah b. Âmir, yumuşak huylu bir şahsiyete
sahip olduğu için Basra’da çıkan hâricî isyanlarına şiddet kullanmadı. Hz. Muâviye’nin
yanına Iraklıların elçisi olarak giden İbnü’l-Kevvâ olarak şöhret kazanan
Abdullah b. Ebi Evfa el-Yeşkürî de kendisinin bölgedeki hâkimiyetinin
zayıfladığını, Abdullah b. Âmir’in aciz birisi olduğunu dile getirdi. Bunun
üzerine hâricî karşıtlığıyla bilinen ve otoriter bir kişiliğe sahip olan Ziyâd
b. Ebîh’i Basra ve Horasan valisi tayin etti. Abdullah b. Âmir’in de evinde
istirahat edilmesini emretti.[4]Hâricîlere
karşı acımasız bir politika izlediği nakledilen Ziyâd b. Ebîh, Irak ve Suriye
bölgelerini tamamen Emevîlerin kontrolüne geçmesini sağladı. Kendisinden sonra
Kûfe valisi olan Ubeydullah b. Ziyâd ise Emevîlerin tarihindeki kara lekesi
olan Kerbelâ olayının yaşanmasına sebep oldu.
Ziyâd b. Ebîh
Emevîlerin ünlü valilerinden Ziyâd b. Ebîh,
1/622 yılında Tâif’te dünyaya geldi. Annesi İran asıllı Sümeyye, Hâris b. Kelede’nin cariyesiydi. Hâriscariyesi
Sümeyye’yi daha sonra kölesi Ubeyd er-Rûmî ile evlendirdi. Bu evlilikten
Ziyâd’ın dünyaya geldiği rivayet edilmektedir. Bazı kayıtlarda Ziyâd b. Sümeyye
olarak geçen Ziyâd’ın babasının kim olduğu belli olmadığı için Ziyâd b. Ebîh
olarak da geçmektedir. 44/664 yılında Muâviye b. Süfyân üzerinden Ebu Süfyân’a
bağlanmaktadır.[5]Irak
ve Suriye bölgesindeki hâricî isyanlarına son vermek isteyen Hz. Muâviye,
45/665 yılında Abdullah b. Âmir’i azlederek Irak, Suriye ve Horasan’ı Ziyâd b. Ebîh’e
teslim etti.[6]
İbnü’l-Esîr’in naklettiğine göre Şaban 50/Ağustos
670 tarihinde Muğire b. Şube vefat edince Hz. Muâviye, Basra valiliğiniZiyâd b.
Ebîhi’ye verdi.[7]Hâricilere
karşı sert bir mücadele veren Ziyâd b. Ebîh, kısa bir sürede Basra’da
hâkimiyeti sağladı.[8]
Ziyâd, daha önceden 39/659 yılında Fars’a vali olarak gönderilmiş, önemli
başarılar elde etmişti.[9]Ziyâd da
Hakem b. Amr el- Gıffârî’yi Horasan’a gönderdi.[10] Herat’a
yerleşen Hakem, Horasan’ın dağlarına yayıldı. Mühelleb b. Ebû Sufra’yı
ordusunun başına getirdi. Mühelleb, Horasan’da takdire şayan işler yaptı.[11] Sind,
Mültan ve Kâbil bölgelerinde mücadele etti.[12]
Hakem’in cesaret ve dirayetini duyan Sa’d b.
Ebi Vakkas: “Ya Rab! Sen onu destekle ve koru! Ona asla horluk verme!”
şeklinde dua etti. Müstecabüddua olan Sa’d b. Vakkas, Mühelleb’e kılıç da
gönderdi. Onun gönderdiği kılıç Mühelleb’in oğulları tarafından dahi teberrük
babından korundu. Mühelleb’in oğulları, Süleyman b. Muhammed el-Haşimî’nin yüz
bin dirhem teklif etmesine rağmen kılıcı satmadılar. Mühelleb’in niye
kavuştuysa Sa’d b. Vakkas’ın duasıyla olduğunu dile getirdiler.[13]
Hakem b. Amr ise Merv şehrinde vefat edince
aynı yerde defnedildi.[14] O,
Horasan’da vefat eden ilk Müslüman vali olarak tarihe geçmektedir. Onun
vefatından sonra Ziyâd b. Ebîh, Peygamberin arkadaşlarından Abdullah el-Leysî’i
Horasan’a gönderdi. Ardından 50/670 yılında Rebî b. Ziyâd el-Hârisî Horasan’a
gönderildi.[15]
Horasan’a gelen Rebî, Hayatla’yı hezimete uğrattı. 50 bin Arap ailesiyle
Horasan’a göç etti. İki buçuk yıl Horasan’da görev yapan Rebî b. Ziyâd’ın
kâtipliğini Hasan-ı Basrî yaptığı nakledilmektedir. Horasan’dan sonra Belh’i barış yoluyla, Kuhistan’ı da savaşla fetheden
Rebî b. Ziyâd, sırasıyla Menâzir, Sicistan, Horasan, Belh ve Kuhistan’ı
fethetti. Hz. Ömer ve Hz. Osman tarafından başlatılan İran ve Horasan’ın
fethini tamamlayarak askerî ve idarî yeteneğini gösterdi.[16]51/671
yılındaysa Badgis, Ganj ve Rüsta halkları mürtet oldular. Bunun üzerine Şeddâd
b. Hâlid el-Askerî bölgeye gönderildi. Horasan’a giden Şeddâd, büyük bir
topluluğu katlederek birçok kişiyi esir aldı.[17]Dört
Arap dâhisinden sayılan Ziyâd b. Ebîh’in kendisi ise Ramazan 53/Ağustos 673
tarihinde Kûfe’de vefat etti.[18]
Görüldüğü üzere Horasan’daki direniş ve isyan Ziyâd
b. Ebîh’in sert tutumu ve acımasız davranışlarına aldırmadı. Kendisinden sonra
iş başına gelen oğlu Ubeydullah b. Ziyâd döneminde de devam etti. Bu durum Horasan
halkının zora boyun eğmeyen, dik başlı insanlar olduğuna işaret etmektedir.
Nitekim daha sonraki dönemlerde Horasanlıların kendi rızalarıyla İslam’la
müşrerref oldukları, Emevîlerin ayrımcı ve baskıcı politikalarına karşı
Abbâsîlerin yanında yer aldıkları görülmektedir.
Ubeydullah
b. Ziyâd
Ünlü Emevî komutanı Ubeydullah b. Ziyâd 28/648
yılında Basra’da dünyaya geldi.[19] Babası Emevîlerin
cesur valilerinden olan Ziyâd b. Ebîh vefat edince Emevî Halifesi Hz. Muâviye, Ziyâd
b. Ebîh’in oğlu Ubeydullah b. Ziyâd’ı Horasan valisi olarak tayin etti.[20]
Horasan’a gelen Ubeydullah b. Ziyâd, on altı bin süvari ile Ceyhun’u geçen ilk
emir oldu.[21]O,
Mühelleb b. Ebû Sufra’yı dört bin kişi ile Buhara’ya göndererek yağmalattı.
Buhara, Buhara Huda tarafından idare edilmekteydi. Onun hatun ve çocukları
ganimet olarak alındı. Dört bin köle Basra’ya götürüldü.[22]
Horasan’ın yanı sıra yedi yıl Irak’ı idare eden Ubeydullah, İbrahim b. el-Eşter
tarafından öldürüldü.[23]
Buhara’yı ele geçiren Ubeydullah b. Ziyâd,
yıllık bir milyon dirhem vergi ile 2000 savaşçı gönderilmesi üzerine anlaşıldı.
Beykend, Nesef, Râmîten ve Sağânyân fethedildi. Mükafât olarak 55/675 yılında
Basr’ya vali olarak gönderildi. Fakat bir yıl sonra Horasan valiliğinden
azledilerek yerine Saîd b. Osman getirildi.[24]Basra ve
Horasan’daki Emevî karşıtı isyanların bastırılmasında önemli rol oynayan Ubeydullah
b. Ziyâd, Kerbelâ olayının yaşanmasıyla beraber Emevîlere karşı gelişen ve
yıkılmalarına giden büyük nefretin ana müsebbibi oldu.
Saîd b.
Osman b. Affân
Saîd b. Osman b. Affân, İslam’ın üçüncü Halifesi
Hz. Osman’ın oğludur. Hz. Muâviye, oğlu Yezîd’i veliaht tayin edince Medine’de
halifeliğin Saîd b. Osman’ın hakkı olduğunu dillendirmeye başladılar. Bunun
üzerine Hz. Muâviye, Saîd b. Osman’ı yanına çağırarak sorguya çekti[25] Saîd b.
Omsna da Muâviye’den Horasan valiliğini ister. Saîd’in isteğini kabul eden Hz.
Muâviye, Ubeydullah b. Ziyâdazlederek Saîd b. Osman b. Affân’ı Horasan valisi
olarak gönderdi.[26]
Horasan haracını da Eslem b. Zaratü’l-Kalabî’ye tahsis etti.[27]
İbnü’l-Esîr’in naklettiğine göre Hz. Muâviye, Übeydüllah b. Ziyâd’ı azlederek
yerine Saîd b. Osman’ı tayin etti.[28] Eslem, Saîd
b. Osman b. Affân ile beraber Horasan’a gitti. Merv haracına 100 bin dirhem ek
arttırma getirdi. Saîd b. Osman b. Affân ise Buhara, Semerkant ve Soğd
bölgelerini fethetti. Semerkant girişinde bir gözüne ok isabet etti. Onun
Horasan valiliği sırasında Araplar Hz. Muâviye’nin emri üzerine Türklerin
Ceyhun’dan geçmelerine engel olmak hedefiyle bölgeye ailece yerleştirildi.[29]
Horasan’a ulaşan Saîd b.
Osman, ilk olarak selefi Ubeydullah b. Ziyâd’ın 53/673 yılında vergiye
bağladığı Buhara üzerine yürüdü. Saîd b. Osman’ın üzerine geldiğini gören
Buhara hkümdarı Bîdûn Hatun daha önce imzalanan barış antlaşmasına bağlılığını
bildirerek antlaşmadaki vergi yükümlülüğünün gereği 300.000 dirhem
göndereceğini beyan etti. Bîdûn Hatun, bu sırada Semerkant ve Soğd
şehirlerinden kalabalık birliklerin kendisine yardım için gönderileceğine dair
haberler üzerine Saîd b. Osman’a karşı savaşa niyetlendiyse de bunu göze
alamadı. Aksine Semerkant üzerine yoğunlaşan aîd’e askeri destek verdi.[30]
Günlerce Semerkant’ı kuşatan
Saîd, şiddetli çatışmalardan bölgeyi vergiye bağladı. Yapılan
antlaşmaya göre Semerkantlılar yıllık yedi yüz bin dirhem vergi ödemeyi ve
ileri gelenlerden rehineler vermeyi kabul ettiler. Çatışmalar sırasında şehid
düşenler arasında Kusem b. Abbâs da bulunuyordu. Saîd b. Osman, Mühelleb b. Ebû
Sufra ve Ahnef b. Kays da birer gözlerini kaybetmişti. Ordusuyla Semerkant’tan
ayrılan Saîd b. Osman, Ceyhun üzerinde önemli bir kale olan Tirmiz’i alıp
burada da bir antlaşma imzaladı, Huttel’den de bağlılık sözü aldı, ardından
Buhara’ya döndü.Saîd b. Osman bu başarılarına rağmen bir yıl sonra 57/677
yılında valilik görevinden azledildi. Bir müddet Dımaşk’ta ikamet ettikten
sonra daimi olarak Medine’ye yerleşti.[31]
Saîd b. Osman döneminde binlerce rap aile
Horasan’a yerleştirilerek, Horasan’ın dini ve demografik yapısı değiştirilmeye
çalışıldı. Emevîlerin bu politikası dinin yerleşmesi açısından somut neticeler
verdi. Fakat Horasan’a yerleştirilen Araplar, bölgenin yerli halkları Türk ve
Farslara karışarak varlıklarını kaybettiler. Günümüzde ise sadece adlarının
Arap olarak kaldığı fakat konuştukları dillerin Türkçe veya Farsça olduğu
görülmektedir.
Abdurrahman
b. Ziyâd
Hz. Muâviye, Saîd b. Osman’dan sonra Emevî
ailesine önemli hizmetlerde bulunan Ziyâd ailesinden Abdurrahman b. Ziyâd’ı
Horasan emiri olarak tayin etti. Horasan’da öenmli fetihlerde bulunup çok ganimet toplayan
Abdurrahman, seksen bin dirhem topladı. Fakat Haccâc b. Yusuf, hepsini elinden
alarak derviş duruma düşürdü. Malik b. Dinar’ın dediğine göre: “Abdurrahman
100 yıllık hayatının her bir yılına bin dirhem ayırmıştı. Fakat Haccâc’ın
malvarlığına el koymasıyla emanet aldığı bir eşeğe bindi.”[32]Onun
döneminde Hz. Muâviye vefat etti. Hilafetin başına geçen Yezîd b. Muâviye
döneminde Emevî Hilafet’ine karşı isyanlar arttı. Hicaz bölgesinde Abdullah b.
Zübeyr isyanı, Basra ve Horasan’da ise hâricî isyanları alevlendi.
Selem b. Ziyâd
İlk Emevî Halifesi Hz. Muâviye’nin vefatından
sonra Emevî Hilafetinin başına geçen Yezîd b. Muâviye de Hâricî karşıtı Ziyâd
ailesiyle ortak çalışmaya devam etti. Selem b. Ziyâd’ı Horasan emiri olarak
gönderdi. Selem, Horasan’a gönderildiği sırada Horasan halkı Mâverâünnehir’de
Bahara Hudan’ın eşi Hatun’un etrafına toplanmıştı. Selem, Horasan’a ulaşınca
Mâverâünnehir üzerine ordu çekti. Paniğe kapılan bölge halkı ise ona karşı savaşmaya
başladı. akat Acem halkının çabası boşa çıktı. Selem’e karşı mağlubiyete
uğradılar. Selem, Mâverâünnehir’i kontrol altına aldıktan sonra Sîstan’ı Talha
b. Abdullah’a verdi. Fakat bir müddet sonra Talha’ya karşı öfkelendi. Bunun
üzerine Talha, Yezîd b. Muâviye’nin yanına gitti. Onun vefatına kadar Sîstan’a
gelmedi. Yezîd’in vefatından sonra Sîstan’a gelen Talha, Abdullah b. Zübeyr’in
isyanına kadar görevine devam etti. Selem ise Horasan’ı Arafca b. Amir
es-Sadî’ye bırakarak Mekke’ye gitti.[33]
Abdullah
b. Hâzım
İbnü’l-Esîr’in aktardığına göre Abdullah b.
Âmir, 43/663 yılında Kays b. Haysem el-Kaysî es-Selemî’yi azlederek yerine
yerine Abdullah b. Hâzım’ı vali olarak Horasan’a gönderdi.[34]
İbnü’l-Esîr, Kays’ın azledilmesini vergileri toplamadaki yavaşlığı ve Abdullah
b. Âmir’e hediye göndermemesine bağlamaktadır. Kays’ın bolluk içinde hayat
sürdüğünü gören Abdullah b. Hâzım, Abdullah b. Âmir’e kendisini Horasan’a
gönderdiği takdirde herhangi bir ihmalda bulunmayacağını dile getirdi. Bunun
üzerine Abdullah b. Âmir, onu Horasan’a emir olarak gönderdi. Kays da Abdullah
b. Âmir’in gönderdiği valiyi kabul etti.[35]
Horasan’ı idare etmekte olan Selem Mekke’ye
yönelince Abdullah b. Hâzım da onunla yola çıkarak birçok hizmette
bulundu. Bunun üzerine Selem, Horasan
sancağını Abdullah b. Hâzım’a verdi. Abdullah ise Merv’e gelerek Arafca’ya
karşı savaşarak katletti ve Horasan’ı ele geçirdi, adına sikke bastırdı.[36] Ardından Abdullah b. Zübeyr’e mektup yazarak
kendisine biat ettiğini bildirdi. İnsanları da ona biate davet etti. Abdullah
ile Arap kabilelerinden Muzriyan oğulları arasında savaş çıktı. Merv, Merv-i
Rûd, Talikan ve Herat bölgelerinde isyanlar başladı. Herat emiri olan Muhammed
b. Abdullah b. Hâzım, Temîm kabilesi tarafından öldürüldü. Bu da Abdullah’ın
öfkelenmesine sebep oldu. Bölge halkından bir topluluğu katletti.[37]
Abdullah b. Zübeyr’in işleri rast gidince Abdullah
b. Hâzım, sekiz yıl beş ay Horasan’da kaldı. Bu arada Musa’b b. Zübeyr’in
fitnesi Abdülmelik b. Mervan’a karşı başladı. Fakat çok geçmeden Musa’b öldürüldü.
Abdülmelik de Abdullah b. Hâzım’ı biate davet etti. Ancak Abdullah b. Hâzım,
Abdülmelik’e biat etmeyi kabul etmeyince üzerine ordu gönderildi. İki ordu Tûs
bölgesinde karşı karşıya gelerek savaştılar.
Abdülmelik’i temsil eden Vekî b. ed-Durkiyye Horasan halkıyla karşı
karşıya geldi. Vekî’nin kardeşi öldürüldü. Vekî’nin kendisi ise Abdullah b.
Hâzım ile karşı karşıya geldi. Abdullah’ı yere düşüren Vekî, göğsüne çıkarak
başını kesti. Abdullah b. Hâzım’ın başını Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’ye
gönderdi. Hâlid, Abdülmelik b. Mervan’a gönderdi.[38] Böylece
sekiz yıl Horasan’ı idare eden ve Abdullah b. Zübeyr taraftarı Abdullah b.
Hâzım ve diğer taraftarları ağır bir şekilde bastırılmış oldu.[39] Horasan
yeniden Emevîlerin eline geçti. Fakat Horasan’daki istikrarsızlıklar sona
ermedi. Çünkü Horasan halkı Emevîlerin zulmünden bıkmış, Emevî karşıtı herkesle
işbirliği içine girmişlerdi. İlk olarak olarak Abdullah b. Zübeyr’ın ardından Abbâsî
ihtilaline bağlanmaları bunların tipik örnekleridir.
Bahir b.
Varaka
Emevî karşıtı Abdullah b. Zübeyr taraftarı
Abdullah b. Hâzım’ın öldürülmesinden sonra Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervan,
Bahir b. Varaka’yı Horasan valisi tayin etti. Bahir b. Varaka, Horasan işlerini
düzene koyduktan sonra 71/690 yılında Abdülmelik b. Mervan’ın emri üzerine
Abdullah b. Zübeyr döneminde atılan adımlar ve verilen görevlerin
kaldırılmasını emretti. Verilen ikta ve takdim edilen ediyeleri iptal orasan halkına
iyi davrandı. Fakat Bahir aciz bir kişiliğe sahip olduğu için devlet işleri
ordunun elinde kaldı. Bunlara binaen istikrarsızlık dönemi başladı. Bunun
üzerine Abdülmelik b. Mervan’a Horasan’ın Kureyş Hâricî başka kişi tarafından
idare edilemeyeceğine dair mektuplar yazıldı. Bu şikâyet üzerine Abdülmelik b.
Mervan, Bahir’i azlederek yerine Ümmeyye b. Abdullah’ı tayin etti.[40]
Horasan’daki istikrarsızlıklar, Emevîlerin
ayrımcı ve baskıcı bir politika izlemelerinden kaynaklanmaktadır. Görüldüğü
üzere Horasan halkının sorunu İslam’ı kabullenmemek eğil, İslam adına yapılan
zulüm e haksızlıklara karşı direnmektir. Emevîlerin asabiyete dayalı ırkçı
uygulamlarına karşı boyun eğmemektir. Baskıya uğrayıp toplumdan izole edilen
Ehl-i Beytin yanında yer almaları da bunun açık bir örneğidir.
Ümeyye
b. Abdullah
Bahir b. Varaka’yı Horasan emirliğinden azleden
Abbâsî Halifesi Abdülmelik b. Mervan, 72/691 yılında Ümeyye b. Abdullah’ı
Horasan emiri olarak tayin etti. Soyu Ebü’l-Abbâs b. Abdüşşems’e kadar dayanan
Ümeyye b. Abdullah, Horasan’a gelince azledilen vali Bahir b. Varaka isyan
etti. Kunduz ve Merv’i kendisi için hisar olarak kullandı. Bir müddet kendini
bu hisarlarda koruyan Bahir, nihayetinde Ümeyye tarafından yakalanarak Bedil ve
Şimerdil adlı kardeşleriyle beraber öldürüldü. Bu sırada Haccâc b. Yusuf, yedi
yıl gibi uzun bir süre Horasan valiliği yapan Ümeyye’den endişe etmeye başladı.
Abdülmelik b. Mervan’a türlü hileler göstererek Sîstan ve Horasan genel valisi
oldu.[41]
Haccâc
b. Yusuf
Abbâsî Halifeleri Abdülmelik b. Mervan ve Velid
b. Abdülmelik dönemlerinde valilik yapan, meşhur zalim Emevî emirlerinden
Haccâc b. Yusuf, 41/661 yılında dünyaya geldi. Katlettiği insan ve uyguladığı
işkencelerle Emevîlerin kara lekesi olarak tarihe geçti. Onun eliyle İslam
âlemi senelerce tahrip edildi. Yalnızca eli bağlı yüz yirmi bin insan onun
tarafından öldürüldüğü rivayet edilmektedir. Bundan dolayı adı günümüze kadar
zulüm ve vahşetin simgesi olarak anılmaktadır. Fasih dili ve cesur yapısı
sayesinde Hâricî isyanlarını mağlup ederek Emevîlerin sevgisini kazandı. Bir
keresinde güçlü hitabetiyle otuz bin Hâricînin kılıç bırakmalarını sağladı.
Abdülmelik b. Mervan onu 72/691 yılında Abdullah b. Zübeyr’ın isyanını
bastırmak üzere Mekke’ye gönderdi. Zilhicce 72/691 tarihinde Cebel-i Kubeys’te
yerleştirdiği mancınıklarla Kâbe’yi ateşe tutarak halkı itaati altına aldı.
Bunun mükâfatı olarak Hicaz, Yemen ve Yemâme bölgeleri yetkisine bırakıldı.[42]
Hicaz bölgesinde sükûneti sağlayan Haccâc, bu
kere Irak valisi Beşir b. Mervân’ın 75/694 yılında ölümü üzerine hortlayan Hâricî
isyanını bastırmak üzere Abdülmelik: “Irak halkının hakkından ancak Haccâc
gelecektir” diyerek Haccâc’ı bölgeye yönlendirdi. Haccâc on iki atlı ve
birkaç takipçisiyle aniden Kûfe’ye bir saldırı gerçekleştirdi. Böylece doğu
beldeleri Emevîlerin hâkimiyeti altına geçti.[43]
Hicaz’dan sonra Kûfe’yi itaati altına alan Haccâc, tam yetkili halife gibi
davranarak Horasan’ı da kendi idaresi altına almak istiyordu. Bu amaçla türlü
hile ve bahanelerle Horasan’ı da yetkisi altına aldı. 79/698 yılında Mühelleb b.
Ebû Sufra’yı Horasan’a gönderdi. Keş şehrine yerleşen Mühelleb, Soğd halkıyla
barış yaptı. Soğd hükümdarı Tarhun’dan Cüzcân’ı aldı. Bu sırada Mühelleb,
yerine oğlu Yezîd’i temsilci tayin ederek Merv-i Rûd’un Zağul bölgesinde vefat
etti. Yezîd, Haccâc’a bağlı olarak dört yıl Horasan’ı idare etti. Ardından
Haccâc, Horasan’ı Yezîd’in bilgili, ağırbaşlı ve insanları iyi tanıyan kardeşi
Mufazzil b. Muhelleb’e verdi.[44]
Haccâc diğer taraftan Sîstan ve Türkistan’ı
Abdurrahman b. Muhammed el-Eşas’a vermişti. Abdurrahman, Sîstan’a ulaşınca
Haccâc’a karşı isyan etti. Aralarında yetmiş kere savaş meydana geldi.
Nihayetinde Abdurrahman, Deyrü’l-Cemâcim bölgesinde hezimete uğradı. Kâbil Emir’i
atbil’e sığındı. Haccâc ise ona elçi göndererek kendisine teslim edilmesini
istedi. Elçiye teslim edilen Abdurrahman’ın ayakları halkalarla bağlandı. Bir
adama teslim edildi. Abdurrahman’ı götüren adam bir evde konakladı. Evin
damından kendini yere atan Abdurrahman, kendisini götüren adamla beraber 83/703
yılında öldü.[45]
Kellesi Haccâc’a gönderildi.[46]
Bu sırada Velid b. Abdülmelik, hilafetin başına
geçti. Haccâc da Mufazzil b. Mühelleb’i Horasan emirliği görevinden aldı.
Mühelleb’in evlatlarını sorguya çekti. Mühelleb’in kızı olan karısı Hint’i
boşadı. Nafaka olarak ona yüz bin dirhem gönderdi. Fakat Hint gönderilen parayı
kabul etmedi. Haccâc, Mühelleb’in oğullarını üç yıl Basra’da gözaltında tuttu.
Bu esnada Emevî emirlerinden Yezîd b. Ebû Müslim araya girerek Mühelleb ailesi
için aracı ve kefil oldu. Fidye vereceğini bildirdi. Ardından her dört
kardeşler farklı hileler içine girerek Şam’a kaçtılar. Recâ b. Hayve
el-Kindî’ye yardım talebinde bulundular. Recâ b. Hayve gerçekten Emevî
Hilafetinde önemli bir konuma sahipti.[47]Bu
yetkisine dayanarak onların taleplerini Süleyman b. Abdülmelik’e ulaştırdı.
Süleyman b. Abdülmelik onların taleplerine olumlu cevap verdi. Oğlu Eyüb’ü Yezîd
b. Velid ile beraber göndererek oğluna: “Yezîd b. Mühelleb’den biran bile
uzak kalma! Eğer ona kötülük yapacak olursan önce sen öldürüleceksin”
şeklinde mesaj verdi. Ardından Yezîd b. Mühelleb, Velid’in yanına geldi. Velid
de Süleyman b. Abdülmelik’in aracılığını kabul ederek Yezîd’i Süleyman’a gönderdi.
Haccâc b. Yusuf’a: “Yanında bulunan Mühelleb ailesinden kim varsa derhal
Şam’a gönder” diyerek mektup gönderdi. Böylece Mühelleb ailesinin hepsi
Dımaşk’a Süleyman’ın yanına toplandılar. Velid b. Abdülmelik’in hilafetinin
sonuna kadar Dımaşk’ta kaldılar.[48]
Emevîlere karşı ümmetin nefretini uyandıran
birkaç kişiden biri şüphesiz ki Haccâc’ı zalim olarak şöhret kazanan Haccâc b.
Yusuf es-Sekâfî’dir. Haccâc, Yezîd b. Muâviye, Ubeydullah b. Ziyâd kadar Emevî
tarihindeki kara lekedir. Haccâc’ın onlardan farkı kılan şey adından da
anlaşıldığı üzere daha muktedir bir kişiliğe sahip olmasıyla zulüm ve
karanlığın simgesi olmasıdır. Adeta bir halife gibi Emevî Hilafetinin Hicaz’dan
Horasan’a doğu ve batısına hümkümran olmasıdır.
Kuteybe
b. Müslim
Haccâc b. Yusuf, 86/705 yılında Mühelleb
ailesini tasfiye ettikten sonra meşhur Arap cengâveri Kuteybe b. Müslim’i
Horasan’a vali olarak gönderdi.[49]Haccâc’ın
hedefi Irak’la Horasan arasında irtibat kurarak gücünü arttırmaktı.[50]Kuteybe
de Kûmis’ten Horasan’a girdi.[51] Fakat
Kuteybe, bundan önce Fars ve Kirman üzerinden bölgeye gelmiş, birçok şehri
fethettiği için mal ve servet sahibi olmuştu. Kuteybe, ûmis’e gelince tayin
mektubunu bulamadı. Çünkü Rey’de unutmuştu. Adamlarından birini tayin mektubunu
getirmek üzere bölgeye gönderdi. Diğer taraftan Yezîd b. Mühelleb’e ait
muhteşem bahçeyi tahrip ettirerek develeri için ahır yaptırdı. Bahçıvan, Yezîd
b. Mühelleb’in bahçesini neden tahrip ettiğini sorduğunda Kuteybe: “Benim
babam deveciydi. Onun babası ise bahçıvandı”[52]şeklinde
cevap verdiği nakledilmektedir.
Kuteybe hicri 87/706 ılında Keş, Nahşab (Nesef) ve Semerkant başta
olmak üzere Buhara’nın birçok şehrini ele geçirdi.[53]
Türkistan’dan ayrılırken askerlerinin önünden yürüdüğü için Haccâc’ın
serzenişiyle karşılaştı. accâc ona: “Düşman mülküne girerken askerlerin
önünden girmek, çıkarken arkasından çıkmak gerekir”[54]
diyerek ikazda bulundu. Horasan valiliği sırasında Hârizm, Kâbil ve Nesâ’yı ele
geçiren Kuteybe, 95/713 yılında Fergâne’yi fethetti. Fakat Buhara’nın fethi Kuteybe’nin
beklediği gibi olmadı. Aylarca kuşatmada kaldı. Fakat Haccâc b. Yusuf’un: “Düşmandan
yüz döndürenin cezasını hatıra getir” şeklindeki tehdidinden korkarak, uhara’yı
kanlı bir şekilde ele geçirdi. Hatta daha sonra Bâbü’l-Ebvâb (kapıların kapısı)
lakaplı Azerbaycan’ı ele geçirdi.[55]
Bu esnada Emevî Devleti’nde yaklaşık yirmi yıl
hüküm süren Haccâc b. Yusuf vefat etti. Onun vefat haberini alan Kuteybe çok
üzüldü. Merv’e geldi. Velid b. Abdülmelik ona mektuplar göndererek güzel
vaatlerde bulundu. Bunun üzerine Kuteybe Fergâne’ye dönerek çokça gayret
gösterdi. Birçok köle ele geçirerek bölge halkıyla barış yaptı. Rehinler alarak
Merv’e doğru gitti. Keşmin’e (Keşmihen) varınca Velid’in ölüm haberini aldı.
Yerine geçen Süleyman b. Abdülmelik’ten korkmaya başladı. Beklediği gibi Velid,
ona yazı yazarak uyarıp tehdit etti.[56]
Çünkü Velid b. Abdülmelik, Yezîd b. Mühelleb’e
Horasan valiliği sözünü vermişti. Kuteybe’ye Velid’in mektubu ulaşınca tevakkuf
etti. Bir süre sonra Kuteybe bir mektup yazarak elçiye verdi. Fakat daha
önceden araları bozuk olduğu için azledilmesinden korkmaya başladı. Çünkü Kuteybe
b. Müslim, Abdülaziz b. Velid’e biat etme taraftarıydı. Bu sebeplere binaen Kuteybe
arkadaşlarıyla beraber isyan etti. Vekî b. Ebû Sûd el-Ğadânî’yi Temîmîlerin
riyasetinden azletti. Başka bir vazife de tevdi etmedi. Yerine Dırar b. Hasin
ed-Dâbbî’yi getirdi. Bunun üzerine hastalık bahanesiyle evinde yatan Vekî, Kuteybe’ye
karşı kin besleyerek ordusunu ona karşı tahrik etti.[57]
Böyle bir hassas dönemde Fergâne’de insanlarla
beraber isyana katılarak Kuteybe b. Müslim’i öldürdü.[58]YedisiMüslim
ailesinden olmak üzere on bir kişiyi katletti. Sadece Cüzcan’da bulunan Amr
hayatta kaldı. Vekî, Müslim ailesinden katlettiği herkesin başını keserek
Süleyman b. Abdülmelik’e gönderdi.[59] Böylece
zalimin zulmü ortadan kaldırılmış oldu.
Kuteybe b. Müslim, savaş anatı ve her hileyi
iyi bilen bir emirdi. Bunun yanı sıra katı kalpli e acımcasızdı. Binlerce
insanı gözünü kırpmadan katlettiği nakledilmektedir. Özellikle bugünkü Kuzey
Afganistan’da(Güney Türkistan) Belh, Cüzcân ve Fâryab halkıyla barış yaptıktan
sonra acımasızca katlettiği, söz konusu şehirleri yakıp yıktığı sıkça
nakledilen rivayetler arasında yer almaktadır.[60]Fâryâb,
Kuteybe tarafından ele geçirilmesinden sonra yakıldığıiçin Araplar tarafından
Medinetü’l- Muhtarika (yakılmış şehir) olarak bilinmektedir.[61]
Kuteybe b. Müslim, Türkistan ve Horasan
bölgelerinde izlediği sert ve yıkıcı politikalarından dolayı tarihçiler
tarafından ağır bir şekilde eleştirilen Horasan valilerindendir. Kuteybe’nin
başta Buhara olmak üzere Türk illerinde yıkıcı ve kan dökücü faaliyetlerde
bulunmasının ana müsebbibinin zalim lakaplı Haccâc’ın olduğu da
unutulmamalıdır. Belki de Haccâc ve onun emrinde çalışan Kuteybe’nin sert
eylemleri fetih hareketi ve İslam topraklarını genişletme olarak
değerledirilebilir. Ancak bunların sert davranışları sadece gayrimüslimlere
karşı olmayıp Müslümanlara karşı da aynen sert oldukları kayıtlar altındadır.
Bunun yanı sıra Horasan ve Türkistan’ın daha önceden fethedilip İslam
topraklarına ilhak edildiği, tamamen gayrimüslim olmadıkları bilinen bir
durumdur. Diğer bir husus ise Kuteybe’ninIrak’ta birleşemeyen Arap kabilelerini
Horasan’da birleştirmiş olmasıdır. Bu doğrultuda Kays, Temîm ve Ezd
kabilelerinin arasındaki düşmanlığı en aza indirdiği görülmektedir. Söz konusu
kabileleri ekonomik açıdan canlandırdığı da görülmektedir.
Vekî b. Ebû
Sûd el-Ğadânî
Abbâsî Halifesi Süleyman b. Abdülmelik,
ulemanın istişaresi doğrultusunda hareket eden bir halifeydi. Bundan dolayı
Emevî Devlet’indeki uçsuz insanların hapse atılmasını kabul görmüyordu. Nitekim
devletin başına gelir gelmez Haccâc’ın hapse attığı insanları serbest bıraktı. Kuteybe
b. Müslim’in ortadan kaldırılmasında aktif rol oynayan Temîmîlerin lideri Vekî
b. Ebû Sûd el-Ğadânî’yi 97/715 yılında Horasan’a göndererek adeta ödüllendirdi.[62]
Horasan’ı daha önceden iyi bilen Vekî, korku siyaseti izlemeye başladı. Şerî ve
örfî kuralları ortadan kaldırarak kendine göre uygulamalar kondu. Haddini aşan
ve en ufak hıyanet edeni hemen öldürdü. Hatta sarhoş olan biri huzuruna
getirilince kellesi vuruldu. Ona sarhoşluğun cezasının öldürme olmadığı dile
getirilince: “Ben dayaktan değil kılıçtan anlarım” şeklinde cevap
verdiği nakledilmektedir. Bunu duyan herkesi korku saldı. Kimse suça bulaşmadı.
Onun döneminin sonuna kadar bu durum devam etti.[63] Vekî, On
aylık Horasan valiliği döneminde zalimce vergiler aldı. Bazı Türkistanlılar
evlerini dâhil Araplara bağışlamak zorunda kaldı.[64] Horasan
ve Mâverâünnehir halkı adeta Kuteybe’nin dönemini aramaya başladılar. Halkın
zulmü Süleyman b. Abdülmelik’in kulağına ulaşınca Vekî’yi Horasan valiliğinden
azletti.
Yezîd b.
Mühelleb
Horasan halkının Vekî hakkındaki
şikâyetleri alan Halife Süleyman b. Abdülmelik, onu görevinden azletti. Yerine
Haccâc’ın zulmünden koruyup kolladığı Mühelleb ailesinden Yezîd b. Mühelleb’i
Horasan valisi tayin etti.[65]Yezîd de
oğlu Muhalled’i temsilcisi olarak Horasan’a gönderdi. Yezîd, daha Horasan’a
gelmeden oğlu Muhalled, Vekî’yi kendisini karşılamaya çağırdı. Vekî gelmek
istemese de zorla getirilerek tüm taraftarlarıyla gözaltına alındı. Mal varlıklarına
l konuldu.[66]
Gerdîzî’nin aktardığına göre 97/715 yılında Horasan’a giden Yezîd b. Mühelleb, Horasan
halkına çokça zulmeden Vekî b. Sûd el-Ğadânî’yi gözaltına aldı. Kuteybe b.
Müslim’in işbirlikçilerini cezalandırdı. Onlardan istediği her şeyi alıp çokça
mal topladı.[67]Böylece
Haccâc’ın taraftarlarından Kuteybe b. Müslim, ardından Vekî b. Sûd el-Ğadânî
Horasan’dan temizlenmiş oldu.
Yezîd b. Mühelleb, 98 yılında Nesâ üzerinden
Cüzcân’a giderek fethetti. Fakat Cüzcan halkı bir müddet sonra mürtet oldu.
Bunun üzerine Yezîd, bir daha ordu toplayarak Cüzcân’a yöneldi. Cüzcân halkının
bir kısmı firar etmeyi başardıysa da on iki bin kişi ölümden kurtulamadı. Yezîd,
Cüzcân halkının kanından değirmen yürütüp un yaparak öğle yemeği yemeden dönmeyeceğine
dair yemin etti. Cüzcân’ı ele geçirince de aynen dediğini yaptı. İnsanların
kanı kokmaya başlayınca Yezîd, üzerine su dökmeyi emretti. Böylece değirmen
yürüterek un yaptırdı. Elde ettiği undan ekmek pişirterek yedi. Bu şekilde
ettiği yeminini yerine getirmiş oldu. Altı bin kişiyi köle alarak köle
pazarlarında sattı. Süleyman b. Abdülmelik’e Cüzcân’in fethini yazdı: “Bu
şehri Gahşapur Züleknaf’tan kimse alamamıştı. Hürmüz’ün oğlu Kisra ve Hattab’ın
oğlu Ömer’in yüzüne kapatılmıştı. Kimsenin fethedemediği şehir Emirü’l-Müminin
adına fethedilmiş oldu”[68]diyerek
övünç dolu bir mektup yazdı.
Ardından Cüzcân’in emiri Sul’u ele
geçirildi. Esir edilen Sul, Yezîd b. Mühelleb’e: “Senden daha büyük zat yok
ki elinde Müslüman olayım”dedi. Buna karşı Yezîd: “Emirü’l-Müminin
benden daha büyüktür” dedi. Bunun üzerine Sul: “Beni onun huzuruna
gönder!” dedi. Yezîd b. Mühelleb de onu Halife Süleyman b. Abdülmelik’e
gönderdi. Süleyman’ın huzuruna giden Sul: “Müslüman olmam konusunda senden
daha büyük kimse yoktur” dedi. Halife Süleyman ise: “Bugün Peygamberin mezarı hariç Müslümanlık konusunda
benden daha büyük kimse yoktur” dedi.
Sul ise: “Beni oraya gönder ki Müslüman olayım” dedi. Bunun üzerine
Halife Süleyman b. Abdülmelik onu Medine’ye gönderdi. Peygamber (s.a.v.)’in
mezarının başında Müslüman olduktan sonra Yezîd’in yanına döndü. Mesleme b.
Abdülmelik dönemine kadar Emevî Hilafetinin merkezinde kaldı. Oğlu Muhammed b.
Sul, Abbâsî dâîlerinin arasında yer aldı. Abdullah b. Ali onu Şam’da katletti.[69] Yezîd,
Horasan’ı Emevî Devleti’nin muhaliflerinden temizleyince daha önceki Arapların
ele geçiremedikleri Taberistân ve Cürcân’ı fethetti.[70]
Diğer taraftan Yezîd b. Mühelleb,
oğlu Muhalled’i yerine vekil tayin ederek Halife Süleyman’ın yanına döndü.
Fars’a ulaşınca Süleyman’ın vefat haberini aldı. Hilafetin başına Ömer b.
Abdülaziz geçti. Yezîd b. Mühelleb, Ömer b. Abdülaziz’in yanına varınca
gözaltına aldı. Mallarını müsadere etti. Ona aracı olmak
isteyenlere: “Yezîd katildir. Onun için zindan en iyi yerdir”[71]
şeklinde cevap verirdi. Başka bir aktarıma göre Ömer b. Abdülaziz ona: “Onlar
zalim insanlardır. Onları sevmiyorum”[72]
şeklinde mesaj vermişti. Ardından Ömer b. Abdülaziz kendisine gönderdiği mektupları
sorgulamak üzere Yezîd b. Mühelleb’i huzuruna çağırarak zindana attı.[73]Ömer b.
Abdülaziz’in hilafeti boyunca hapiste kalan Yezîd b. Mühelleb, onun vefatından
sonra zindandan irar etti.
Irak’ta Yezîd, b. Abdülmelik’in aleyhinde çıkan iç savaşta hayatını kaybetti.[74]Ömer b.
Abdülaziz’in iş başına gelmesiyle Emevî Hilafeti altın çağını yaşadı.
Haksızlıklar bertaraf edildi. Zulüm ve işkenceler durduruldu. Horasan’da yapğtığı
amcasızlıklardan ahatsız olduğu, defalarca kendisini uyardığı Yezîd b.
Mühelleb’i görevden aldı.
Cerrâh
b. Abdullah el-Hakemî
Emevî Hilafetinin başına Ömer b.
Abdülaziz geçince Emevî Devleti’nde birtakım değişikliklere gitti. Mekke,
Medine, Kûfe ve Horasan gibi kilit eyaletlerin valilerini değiştirdi. Cerrâh b.
Abdullah el-Hakemî’yi Horasan valisi olarak görevlendirdi.[75] Eski
Horasan valisi Yezîd b. Mühelleb’in oğlu Muhalled’i kendine göndermesini
istedi. Cerrâh 99/717 yılında Horasan’a gelince Yezîd b. Mühelleb’in oğlu Muhalled’i
gözaltına alarak zincire bağlayıp Ömer b. Abdülaziz’e gönderdi. Muhalled
Kûfe’ye ulaşana kadar kurtulması için yolda sekiz yüz bin dirhem dağıttı. Buna
binaen herkes onu övmeye başladı. Cerrâh’ın Horasan valiliği sırasında Abbâsî
Devleti’nin ilk davetçisi Muhammed b. Ali el-İmam, Meysere adlı davetçisini
Irak’a gönderdi. Horasan’a da birçok davetçi göndererek insanlardan biat aldı.[76]
Cerrâh’ın kendisi Haccâc b. Yusuf’un
adamlarındandı. Bundan dolayı halka zulmetmeye başlayınca Ömer b. Abdülaziz
tarafından azledildi.[77]Azledilmeden
önce kendisine defalarca mektup göndererek halktan zorla vergi almaması,
gerektiği zaman merkezden kendisine yardım göndereceğini bildirdiği de
nakledilmektedir.[78]Fakat
Ömer b. Abdülaziz’in isyancılara karşı yumuşak ve merhametle yaklaşmasından
ötürü Abbâsî ihtilalı güç kazanmış oldu. Ömer b. Abdülaziz, Emevî Devleti’ni
hiçbir kabileye bağlı kalmadan idare etti. Horasan’a gönderdiği vali konusunda
da böyle bir politika izlediği görülmektedir.
Abdurrahman
b. Nuaym el-Ğamedî
Adaleti ve takvasıyla Hz. Ömer’e çok benzetilen
Emevî Halifesi Ömer b. Abdülaziz, Horasan’daki gelişmeleri yakından takip
ediyordu. Vali olarak gönderdiği Cerrâh’ın zorla vergi toplayıp zulmettiğini
öğrenince dayanamadı. Derhal görevine son vererek 100/718 yılında Abdurrahman
b. Nuaym el-Ğamedî (Ğânedî)’yi Horasan’a vali olarak gönderdi. Abdurrahman b.
Abdullah Kaşrî’yi de vergi memuru olarak görevlendirdi.[79]Horasan
halkına hitaben: “Bu iki kişiyi daha önceden haklarında bilgim olmadığı
halde size gönderdim. Bunların yaptıkları hoşunuza giderse Rabbinize şükredin.
Hoşunuza gitmezse Rabbinizden yardım dileyin! Kudret ve kuvvet sadece onundur”[80]
şeklinde bir mektup yazdı.
Abdurrahman’a: “Allah’ın kullarına karşı
nasihat dinleyen bir kul olmaya çalış! Allah için kınayanların kınamalarının
tesiri altında kalma! Hâlık sana halktan daha yakındır. Allah’ın sana verdiği
sorumluluk çok büyüktür. Müslümanlara karşı nasihat dışında başka yöntemle
yaklaşma! Onların hakkını gözet, emanetlerini koru! Haksızlığa yönelmekten
kork! Çünkü hiçbir şey Allah’tan saklı değildir. Allah’ın yolu dışında başka
yolu seçme! Allah’a yemin ederim ki Allah’tan başka sığınacak ilah yoktur”[81]
şeklinde çok anlamlı bir nasihatte bulundu.
Abdurrahman, Horasan’a varınca Muahalled b. Yezîd,
Ömer b. Abdülaziz’in yanına gitti. Ömer b. Abdülaziz ona karşı hoş muamelede
bulunarak kimsenin saldırmasına müsaade etmedi. Babasından daha iyi olduğunu
dile getirdi.[82]
Ömer b. Abdülaziz’in Horasan’a gönderdiği son emir Abdurrahman, onun vefatına
kadar emir olarak çalışmaya devam etti. Ömer b. Abdülaziz, Horasan ibi hassas
bir bölgeye ilk defa biri ordudan diğeri vergiden sorumlu iki kişi göndererek Horasan’ı
tek kişinin zulmünden kurtarmak istedi. Çünkü daha önceden gönderilen valiler,
tek başlarında oldukları için istedikleri gibi keyiflerine göre hareket
etmişlerdi. Özel mülkiyetlerini arttırmışlardı. Bu da isyanların alt yapısını
oluşturmuştu. Adaletli kişilerin Horasan’a gönderilmesi yanı sıra Ömer b.
Abdülaziz’in mevaliden alınan vergileri kaldırması da Horasan halkının isyanını
yatıştırdığını söylememizde fayda vardır.
Saîd b.
Abdülaziz
Ömer b. Abdülaziz’in öldürülmesinden sonra Yezîd
b. Abdülmelik hilafetin başına geçti. 102/720 yılında Kûfe, Basra ve Horasan’ı
hilafetin başına gelmesi ve isyanların yatıştırılmasında önemli rol oynayan
Mesleme b. Abdülmelik’e verdi. Mesleme de Horasan’ı kızının nişanlısı olan, adaleti
ve hüsnü muamelesiyle öne çıkan Saîd b. Abdüaziz’e verdi[83].
Yezîd b. Abdülmelik halife olur olmaz Ömer b.
Abdülaziz koyduğu uygulamaları durdurdu. Horasan’daki vergi görevlilerini
azletti. Fakat Horasan’a vali olarak gönderdiği Saîd, Horasan’a varınca halka
karşı iyi davrandı. Kimseden gereğinden fazla bir şey almamasına rağmen
isyanları durdurup süküneti sağlayamadı. Mâverâünnehir bölgesinde Türkler
Kursul’un önderliğinde Semerkant Kalesini kuşattılar. Kale komutanı 40 bin
dirhem ve on yedi kişi rehin vererek barış yapmak zorunda kaldı. Fakat bir
müddet sonra Araplar onları bastırdılar. Arkalarından takip etmek
istediklerinde Vali Saîd b. Abdülaziz: “Soğdları takip etmeyin! Onlar
Müminlerin emirinin bahçesidir. Tahrip etmeyiniz”[84]
diyerek tenbih etti.
Onun vurgulamak istediği şey Semerkant’ınsulu
ve yeşil bölgelerinin halifeye ait olmasıdır. Halifeye ait olup gelir kaynağı
olan bölgelerin tahrip edilmemesi gerekirdi. Bu sırada Kûfe, Basra ve Horasan
bölgelerinin asil sorumlusu olan Mesleme b. Abdülmelik, vergileri özel
mülkiyetine geçirmeye başlayınca Halife Yezîd b. Abdülmelik tarafından
azledildi. Sadece bir yıl Horasan valiliği görevini yürütenSaîd’in yerine Ömer
b. Habire gönderildi.[85] Kays
kabilesine mensup olan Ömer b. Habire diğer Arap kabileleri Ezd ve Yemenîlere
zulmetmeye başladı. Malvarlıklarına el koyarak bulundukları yerlerden sürgüne
gönderdi.[86]
Anlaşıldığı üzere Arap kabileleri Ömer b. Abdülaziz sonrasında yine kendi
aralarında menfaat ve iktidar çatışması içine girdiler. Savaşçı Araplarla arazi
sahibi olmuş Araplar ganimet ve toprak gelirleri üzerinde anlaşamadılar.
Ömer b.
Habire
Yezîd b. Abdülmelik, bir yıl sonra
104/722 yılında Saîd b. Abdülaziz’i Horasan valiliğinden azlederek yerine Ömer
b. Habire’yi getirdi. Ömer b. Habire, Müslim b. Saîd b. Eslem’i Horasan’a vekili
olarak gönderdi. Müslim 107/725 yılına kadar Horasan’ı Ömer b. Bahire adına
yönetti.[87]
Ardından Horasan’ın idaresi Yezîd b. Abdülmelik’in emri üzerine Ömer b. Habire
tarafından Saîd Harşî’ye teslim edildi.[88] Fakat
Horasan halkı mevali, zimmî ve çiftçi Araplardan müteşekkil isyanlarına devam
ettiler. Özellikle tarım bölgesi Soğd’da isyanlar had safhaya ulaştı.Ancak Harşî,
Soğd’u itaati altına alarak barış antlaşması imzalamayı başardı.[89]
Horasan’daki isyanlar devam ederken Ömer b.
Habire 104/722 yılında Haccâc’ın adamlarından olan Müslim b. Saîd b. Eslem b.
Zer’a Kilâbî’yi Horasan’ın başına getirdi. Müslim de Haccâc’ın mevali
politikasını yeniden uygulamaya koydu. Ömer b. Habire’nin “halka zulmetme!”
nasihatlerini dikkate almadan eski kafayla devam etti. 106/724 yılında Belh’in
Burukân bölgesinde Arap kabileleri Yemenî, Mısrî ve Rabia arasında çatışma
çıktı. Bölgeyi ekonomik krize götürdü. Horasan hâkimi Harşî ise sanki hiçbir
şey olamamış gibi ağır vergisini almaya devam etti.[90]
Hâlid b.
Abdullah el-Kasrî
Horasan’daki huzursuzluklar devam ederken
Halife Yezîd b. Abdülmelik 105/723 yılında cariyesi Habbabe’nin kederinden canı
sıkılarak vefat etti. Hişâm b. Abdülmelik Emevî Hilafetinin başına geçince Hâlid
b. Abdullah el-Kasrî’yi Horasan valisi olarak atadı. Ayrıca Irak’ı da onun
egemenliğine bıraktı. Hâlid ise kendisi Irak’ta kalarak kardeşi Esed b.
Abdullah’ı Horasan’a gönderdi. Üç yıl Horasan’da kalan Esed, halka karşı
taassupla yaklaştı. Nasr b. Seyyar’ı gözaltına aldı. Haraç sorumlusu
Abdurrahman b. Nuaym, ordu sorumlusu Bahr b. Derhem’i ve Suret b. Bahr
ed-Darimi’yi töhmet altına bıraktı. Huzursuzluk çıkarttıkları ithamıyla dayak
atarak saç ve sakallarını tıraş ettirdi. Kollarına nal bağlayarak kardeşi Hâlid’e
gönderdi. Horasan halkı olanların hepsini Hişâm’a bildirdiler. Bunun üzerine Hişâm,
Hâlid’e mektup göndererek hepsinin elinin açık bırakılmasını istedi. Ardından
hepsinin Irak’ta ikamet etmelerini sağladı. Hâlid hayatta olduğu müddetçe kimse
Horasan’a gelmedi.[91]
Hâlid, önemli teşebbüslerde bulundu.
Garcistan’ı fethederek Burukân vakasını çözdü. 109/727 yılına gelince Hişam b.
Abdülmelik tarafından azledildi.[92]Hâlid’in
azil sebebi fazla vergi toplamasıyla Emevî Devleti’ndeki nufüz alanını
genişletmesine bağlanabilir. Görüldüğü üzere Ömer b. Abdülaziz’den sonra
Horasan’da huzursuzluklar başladı. Horasan’a gönderilen emirlerin zulmü halkın
sabrını taşırdı. Zaman zaman da hilafet makamına şikâyete gitmelerine sebep
oldu.
Eşres b.
Abdullah-ı Selimî
Hişâm b. Abdülmelik, 109/727 yılında Hâlid b.
Abdullah el-Kasrî’nin azlinden sonra bilgisi ve hoş muamelesiyle şöhret kazanan
Eşres b. Abdullah’ı Horasan’a vali olarak tayin etti. 110/728 yılında Horasan’a
giden Eşres, halka zulmederek uygunsuz davranışlarda bulundu. Bilahare Horasan
halkı onun zulmünden ikâyet etmek üzere 111/729 yılında Hişâm’ın yanına giderek
Eşres’i azlettirdiler.[93] Daha
makul gözüken ancak yazarın ırk hissiyatine kapılmış olabilceğini endişeni de
beraberinde getiren başka bir görüşe göre Eşres, Horasan halkına karşı çok iyi
muamelelerde bulundu. Onlara Ömer b. Abdülaziz gibi davrancağına dair söz
verdi. Fakat Eşres’in reformlarına Horasan’ın feodal kesimiyle mevali
poltikasını devam ettirmek isteyen Arap emirler engel oldu. Emevî Devleti
içindeki analaşmazlıktan ötürü Mâverâünnehir bölgesindeki Türklere karşı
yenilgiye uğrayan Eşres görevinden azledildi.[94]
Horasan’a gönderilen emirlerin Horasan halkına
zulmetmeleri de üzerine durulması gereken oktalardan biridir. Horasan’daki
isyanların da bu emirlerin baskıları neticesinde meydana geldiği görülmektedir.
Arap emirlerin Horasan’a gelerek baskı uygulamalarının temel sebebi söz konusu
emirlerin kendilerini gayrimüslim bir diyara geldiklerinin düşünmeleri, buna
bağlı olarak halka zulmedip mal varlıklarına koymalarıdır. Hâlbuki defalarca
üzerine durduğumuz üzere Horasan halkının çoğu daha önceki fetihler sırasında
Müslüman olmuşlardı. Buna yanı ıra bölgeye vali olarak gelen kişilerin
reformlarını gerçekleştirmede yalnız kalmaları, mevalilerden vergi almayan
çalışan statükocuların destek vermemeleri de gözden kaçırılmamalıdır.
Cüneyd
b. Abdurrahman Merrî
Abbâsî HalifesiHişâm b. Abdülmelik, 111/729
yılında gerek önceki Eşres b. Abdullah’ın Türklere karşı başarısızlığı ve
gerekse hakkındaki şikâyetler üzerine azletti. Yerine Cüneyd b. Abdurrahman
Merrî’i getirdi. Cüneyd, Horasan’a gidince Türk Hakan’ı karşısına çıktı.
Aralarında çıkan savaşta Türk Hakan’ı mağlup oldu. Ordusundan birçok kişi
öldürüldü. Bir yıl sonra Türk Hakan’ı Cüneyd’in üzerine gelince Semerkant emiri
Suret b. Bahr ed-Darimî’den yardım talebinde bulundu. Suret, Türklere karşı
savaşa girişince Türkler hezimete uğradı. Suret’in kendisi de helak oldu.
Yenilgiye uğrayan Hakan, firar etti. Bundan sonra Cüneyd, Horasan’da zuhur eden
HâricîHâris b. Serîc’i büyük bir toplulukla beraber tutuklayarak katletti.[95]112/730
yılında Tohâristan üzerine yürüdü. 115/733 yılına gelice Horasan’da kıtlık baş
gösterdi. Birçok insan hayatını kaybetti. Her buğday tanesi bir dirheme
satıldı. Bu açlık ve felaketin gölgesinde 116/734 yılında Cüneyd b. Abdurrahman
vefat etti. Yerine Asım b. Abdullah el-Hilâlî vali olarak gönderildi.[96]
Asım b.
Abdullah el-Hilâlî
Halife Hişâm b. Abdülmelik, Cüneyd
b. Abdurrahman’dan sonra 117/735 yılında Asım b. Abdullah el-Hilâlî’yi
Horasan’a gönderdi. Asım, Horasan’a geldiği sırada istikrarsızlıklar sona
ermemişti. İlk olarak Cüneyd b. Abdurrahman’ın adamlarını tutukladı. Ardından isyan
ederek Cüzcân, Talikan, Fâryâb ve Merv-i Rûd-i ele geçiren Hâris b. Serîc’e
karşı mücadele etti. HâricîHâris b. Serîc, insanları Ku’rân ve Sünnete davet
ederek mezkur bölgelerden Emevî hakimiyetini ortadan kaldırmıştı.[97]
Hâris, zimmîlerin ödemelerinde vefakâr
olmalarını, Müslümanlardan haraç alınmamasını, kimseye zulmedilmemesini ilan
edince birçok insan etrafında toplandı. Merv’e yönelerek Asım’ın üzerine
gitmeye karar verdi. Merv’de aralarında savaş başladı. Savaş uzayınca aracılar
savaşan iki grubun arasında barış yapılmasını sağladılar. Hatta bir elçi Halife
Hişâm’ın huzuruna giderek Hâris’in şartlarını yerine getirilmesini aksi
takdirde savaş yapılacağını duyurdu.[98]Asım’ın
müzakere teklifi azledilmesine sebep oldu.[99]Buradan
anşaıldığı üzere Emevîler gün geçtikçe Horasan’daki hâkimiyetlerini kaybetmeye
başlamışlardı. Artık Emevî yönetimi, halkı bir reayadan ziyade bir isyancı
düşman olarak görüyordu. Bölgede bir
korku ortamı oluşmuş, kimsenin kimseye güveni kalmamıştı.
Hâlid b.
Abdullah el-Kasrî
Abbâsî Halifesi Hişâm b. Abdülmelik, HâricîHâris’in
isyan haberini alınca rahat durmadı.[100]
Tecrübeli emirlerinden Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’yi Horasan valisi tayin etti.[101]Hâlid
de 117/735 yılında kardeşi Esedullah b. Abdullah’ı Horasan’a gönderdi. Esed,
huzuruna gelen eski Horasan valisi Asım’la Hâris’in elçilerini geri göndererek
20 bin askerle Hâris’e karşı savaşa hazırlandı. Yapılan savaşta Hâris hezimete
uğrayarak Türkistan’a gitti. Esed ise propaganda yapan Abbâsî dâîlerini atletti. Ağabeyi Hâlid’e yazı yazarak konuyla
ilgili bilgi paylaşımında bulundu. Hâlid ise kan dökülmemesini emretti. Böylece
Esed, ağabeyi Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’yi dört yıl Horasan’da temsil ettikten
sonra 120/737 yılında vefat etti. Esed’in yerine Cafer b. Hanzala beş ay
Horasan’ı vekâleten idare etti. Esed, Horasan emirliği sırasında Nîşâbur
bölgesinde Esedâbât adında bir kent inşa ettirdi. Evlatlarından Abdullah b. Tâhir
dönemine kadar varlığını korudu. Abdullah b. Tâhir ise o bölgeyi satın alarak vakfetti.[102] Esed,
inanılmaz bir şekilde yayılarak güç kazanan Hâris’e karşı üstünlük elde ederek
Horasan’da kontrolü yeniden sağladı.
Nasr b.
Seyyar
Emevîlerin mevali politikasına karşı isyanların
dalga dalga yayıldığı, Hâricîlerin güç kazandığı, Abbâsî davetinin zirveye
ulaştığı bir dönemde Nasr b. Seyyâr,Halife Hişâm b. Abdülmelik tarafından Recep
120/Haziran 738 tarihinde Horasan’a vali olarak gönderildi. Nasr, Horasan’a
geldiğinde silahlı örgütler güç kazanmış, Tohâristan ve Hattel’in Türk emirleri
Hâris b. Serîc’in safına geçmişlerdi.[103]Nasr b.
Seyyar, Abdüsselam b. Müzahim’le beraber Cafer b. Hanzala’nın yanına giderek
tayin mektubunu iletti. Cafer ise Nasr b. Seyyar’ı yerine geçirerek kendisini
tebrik etti. Horasan halkı da Nasr’ı tebrik etti. Nasr ise onların gönlünü
kazanmaya çalıştı. Bir müddet sonra Nasr, Abbâsî yanlısı Yahya b. Zeyd b. Ali
b. Hüseyin b. Ali b. Ebû Talib’i gözaltına aldı.[104]
Bu sırada Halife Hişâm ve Abbâsî ihtilalinin
lideri Muhammed b. Ali vefat etti. Şia taraftarları Abbâsî ihtilalinin
liderinin fermanıyla on iki nakib tayin ettiler. Bunlar Süleyman b. Kesir, Kahtâba
b. Şebib, Musa b. Kab, Malik b. Haysem, Ebû Davud, Hâlid b. İbrahim, Bekir b. Abbâs,
Lahaz b. Kurayz, Şibil b. Tahman, Ebü’n-Necm b. Umran b. İsmail, Ala b. Hâris
ve Amr İsa b. Ayen’den oluşmaktaydı.[105] Önceki
vali Esed b. Abdullah’ın memurlarını zindana attı. Yemânîlere karşı Temîm
ailesine mensup insanları vilayetlere vali olarak gönderdi. Esed b. Abdullah’ın
Belh’e intikal ettirdiği vilayet merkezini Merv’e taşıdı.[106] Yetmiş
iki kere Araplara karşı savaşan Türk kağanı Kursul öldürüldü. Türk birlikleri
dağıtıldı. Araplara karşı bağımsızlık mücadeleleri de sona erdi.[107]
Hişâm’ın vefatından sonra yerine Velid b. Yezîd
geçerek Nasr b. Seyyar’ı Horasan’a vali olarak gönderdi. Yahya b. Zeyd’in
yakalanmasını emretti. Yahya b. Zeyd ise Nîşâbur civarından Velid’e karşı
insanları kendine davet etti. Bunun üzerine Nîşâbur emiri Amr b.
Zâretü’l-Kasrî, Yahya b. Yezîd’e Nîşâbur’u terk etmesini istedi. Aralarında
çıkan savaşta Amr’ı yenerek katleden Yahya, Belh üzerine harekete geçti. Bu
haberi alan Nasr b. Seyyar, ordu komutanı Selem’i Yahya üzerine gönderdi. Yahya
ise Badgis, Merv-i Rûd, Talikan ve Fâryâb tarafında gitti. Cüzcân’ın Anisu
bölgesinde karşılaşan Yahya ve Selem arasında savaş başladı. Savaşta öldürülen
Yahya’nın başı bir değnek üzerinde Merv’e gönderildi.[108]
122/740 yılında Zeyd b. Ali Kûfe’de öldürüldü. 24/741
yılında Ebu Müslim Horasânî Horasan’da Abbâsîler adına isyan başlattı.[109]Bu
esnada Cemâziyelahir 126/Mart 744 tarihinde Halife Velid öldürüldü. Yerine oğlu
Yezîd b. Velid geçti. Yezîd, işleri düzene koyunca Horasan’ı Nasr b. Seyyar’a
vererekisyancı Hâris b. Saric’in tutuklanmasını istedi. Hâris Merv’e gelince Yezîd’in
kendisi vefat etti.[110]Bu da taassup
gölgesinde kalan Emevîlerin düşüşü anlamına gelirdi.
1 Zilhicce 127/3 Eylül 745 tarihinde İbrahim b.
Velid hilafetin başına geçti. Fakat başarılı olmadı. Mervan b. Muhammed, onu
görevinden uzaklaştırarak Safer 127/Kasım 744 tarihinde Emevî Hilafetinin
başına geçti.[111]Hilafet
makamını Harran’a taşıdı.[112]Mervan
el-Himar olarak şöhret kazanan Mervan, Nasr b. Seyyar’ın Horasan valisi olarak
kalmasını istedi. Bu sırada Yemânîler ve Rabia adlı Nasr’dan yüz çevirerek
Şiîleri temsil eden Cedî b. Ali el-Kirmânî’nin yanında yer aldı. Hâris b. Sarîc
de onlarla anlaştı. Nasr b. Seyyar’a karşı savaştılar. Hâris’in safında bulunan
Cahmîlerin lideri Cahm b. Safvan öldürüldü. Yerine geçen oğlu Ali, Şeyban
Herevî’den destek talebinde bulundu. Böylece Yemânîler, Mudribîler ve
Hurûrîler, Nasr b. Seyyar’a karşı birleşerek savaşa girdiler.[113]
Merv’deki isyanlar Nasr b. Seyyar’ı meşgul
ediyordu. Ebû Müslim Horasanî de bunu bir fırsat olarak değerlendirirdi.[114] Dokuz
ay içinde aralarında yetmiş defa savaş meydana geldi. Ebû Müslim mücadelesi hariç tüm savaşları Nasr kazandı. Fakat Ramazan
129/Mayıs 747 tarihinde Ebû Müslim, Âl-i Muhammed adına halkı davet ederek
savaşa girdi. İsfahan’dan olan Abdurrahman b. Ebû Müslim, İmam İbrahim
tarafından Horasan’a gönderilmişti. Bu olaylar meydana gelince İmam İbrahim
Süleyman b. Kesir’e: “Nasr b. Seyyar’a karşı kılıcı kından çıkar”
şeklinde emir verdi. Bu gelişmeler üzerine Nasr b. Seyyar, her ne kadar hilafet
merkezinden yardım talebinde bulunsa da cevap alamadı. Gönderdiği elçiler
bekletildi. Mektupları gizlendi. Abbâsî Halifesi Mervan b. Muhammed’e bilgi
verilmedi.[115]
Diğer taraftan zaten Mervan b. Muhammed, Dahhak
Harûrî’nin isyanını bastırmakla meşguldü. Bu fırsattan istifade eden Ebû
Müslim, Kirmanî ile beraber Rabia, Yemânîler ve Şeyban b. Harûrî’yi Nasr’a
karşı savaşa soktu. Nasr ise Merv’den Nîşâbur’a firar etti. Nasr bölgeyi terk
edince Ebû Müslim adamlarını önemli şehir ve bölgelere yerleştirdi. Kahtâba b.
Şebib’i Nasr’ın izinden gönderdi. Temîm b. Nasr’ı Tûs bölgesinde takip eden
Kathtaba, çatışmaya girişerek Temîm’i katletti. Nasr’ın kendisi ise Irak’a
çekildi.[116]
Sâve bölgesine ulaşınca vefat etti.[117]
Huzursuluk ve isyanların Emevî Hilafeti’nde gün
geçtikçe büyüyerek baş göstermesi, siyasi bilgi, tecrübe ve yeteneğine
bakılmaksızın sadece halifenin oğlu olması hasebiyle göreve atanması, daha
halife hayattayken iki oğlunun veliaht olarak tayin edilmesi, Arapçılığın öne
çıkartılıp Arap olmayanların dışlanması ve bazı kabilelere bir takım
ayrıcalıkların tanınması Emevîlerin sonunu getiren faktörler arasında yer aldı.
Bunun yanı sıra cahiliye döneminden bu yana devam eden Hâşimî-Ümevî kavgasının
her ortamda alevlenmesi gibi olumsuz hadiseler devletin istikrarını sarstı.[118]
Nasr b. Seyyar’ın Horasan’dan firar etmesiyle
beraber Abbâsî İhtilalı gün yüzüne çıkmış oldu. Horasan’ı egemenliği altına
alan Ebû Müslim, Irak’a doğru ilerledi. Kısa bir süre içinde Abbâsî Hilafeti
ilan edilmiş oldu. Buraya kadar anlatılanlardan anlaşıldığına göre Emevîlerin
yıkılması ve Abbâsîlerin kurulmasının önemli sebepleri bulunmaktadır. Bu
sebeplerin ilkini şüphesiz Emevîlerin başta Horasanlılar olmak üzere gayri Arap
Müslümanlara karşı ayrımcı bir politika izlemeleri oluşturmuştur. Ehl-i Beyt
karşıtı bir siyaset izlemeleri, Abdullah b. Zübeyr üzerinden Mekke ve Medine’ye
saldırmaları da yıkılmalarını hazırlamış, Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi de
büyük nefretin uyanmasına sebep olmuştur.
Sonuç
Hulefây-i
Râşidin İslam daveti ve fetih hareketlerinin Horasan’a yayıldığı ilk dönemdir.
Başka bir ifadeyle bu dönem samimi bir şekilde ilây-i kelimetullah için yapılan
cihad dönemidir. İslam dinini kabul eden Horasanlıların mal, can ve ırzlarının
teminat altına alındığı dönemdir. Emevîler döneminde yapılan Horasan
seferlerinin çoğu samimiyetten ziyâde ganimet için yapılmıştır. Daha önceden
fethedilip İslam Devleti’ne katılan Horasan topraklarına mevali politikası gibi
farklı muameleler yapılmıştır. Haccâc
b. Yusuf, Ziyâd b. Ebîh, Kuteybe b. Müslim’in Horasan’a vali olarak
gönderildiği dönemlerde İslam’a aykırı bir şekilde insanların katledilip
şehirlerin yakılıp yıkıldığına rastlanmıştır. Buna bir tepki olarak Horasan
halkının Emevîlere karşı ayaklanan Abbâsîlerin yanında yer aldıkları, hatta Ebû
Müslim Horasanî liderliğinde bu davet öncüleri oldukları görülmüştür.
Horasanlıların
kayıtsız ve şartsız destekleriyle hilafetin başına gelen Abbâsîlerin Horasan’a
mevali politikasına dayalı ayrımcı bir siyaset izledikleri, bunun ilk adımı
olarak Abbâsî davetinin önderlerinden Ebû Müslim Horasanî’yi hunharca
katlettikleri müşahede edilmiştir. Bu da doğal olarak Horasan halkının
isyanlarına sebep olmuştur. He ne kadar Abbâsî hilafeti bu isyanlara dini bir
boyut kazandırarak Hâricî isyanları adı altında bastırmaya çalıştıysalarda
muvaffak olamamışlardır. Bir müddet sonra Horasan kökenli Bermekîlerinden
Abbâsî Devleti’nden silip atılmaları Abbâsîlere sıkıntılı günler yaşatmış,
Horasan’daki meşruiyetlerisorgulanır hale gelmiştir. Bundan böyle Tâhirîler, Saffârîler,
Sâmânîler, Simcûrîler ve Gazneliler gibi bağımsız devlet ve emirlikler
kurulmuştur. Bu
dönemde Abbâsîlerin bölgedeki yetki alanı sınırlandırılmış, sembolik olarak
bayrak ve hilat göndermekle yetinmişlerdir.
Kaynakça
Aycan, İrfan, Ziyâd b. Ebîh”, DİA, XXXXIV, İstanbul,
2013, s.s. 480-482.
Avcı, Necati, Harran
ve Bilginleri, İlahiyat Araştırma ve İnceleme 65, Ankara, 2007.
Aykon,“Emevî
Devleti’nin Yıkılış Sebepleri”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,
XI/LV, 2018, s. 960-970.
Çetin, Osman “Horasan”, DİA, XVIII,
İstanbul, 1998, s. 234-241.
Emevî, Şeyh
İmam Şehâbeddin Ebu Abdullah b. Abdullah el-Hamevî er-Rûmî el-Bağdadî, Mucemü’l-Buldân,
II, Dâr-ı Sadr, Beyrut, 1977.
Fayda, Mustafa, “Abdullah b. Âmir”,
DİA, I, İstanbul, 1988, s.s. 84-85.
Gerdîzî,Ebu Said Abdülhay b. Dahhak
b. Mahmud, -Ahbar, tsh: Rahim Rızazade Melik, Encümen-i Âsâr ve
Mefahir-i Ferhengi, Tahran, 2005, s. 161.
Gerdîzî, Ebu
Said Abdülhay b. Dahhak b. Mahmud, Zeynü’l-Ahbâr, tsh: Abdülhey Habibi,
Çahâne-i Armağan, Tahran, 1949.
Gubar, Gulam
Muhammed Gubar, Afganistan Der Mesir-i Tarih, Benigâh-i İntiş^rât-ı
Meyvend, Kâbil, 2005.
Güler, Zekeriya “Rebî b. Ziyâd”, DİA,
XXXIV, İstanbul, 2007, s. 498.
Hatîb, Abdullah Mehdî, Hükümet-i
Benî Ümeyye Der Horasan, çev: Bakır Musevî, İntişârât-ı Tûka, Tahran, 1959.
İbnü’l-Esir, İzzüddin Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b.
Muhammed b. Abdülkerim el-Cezerî eş-Şeybânî, el-Kâmil fi’t-Târîh Târîh-i
İbnü’l-Esîr, thk: Ebu Süheyb el-Keremî, Betü’l-Efkârü’d-Devliyye, Beyrut.
Kurt, Hasan, “Saîd b. Osman b.
Affân”, DİA, XXXVI, İstanbul, 2008, s.s. 572-573.
Önkal, Ahmet, “Abdurrahman b.
Semüre”, DİA, I, İstanbul, 1988, s.s. 171-172.
Uslu,Recep,Horasan
Tarihi, Uludağ Üniversites Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve
Sanatları Anabilim Dalı İslam Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Lisans
Tezi, Bursa, 1997.
Vehbî, Hamid, Meşâhir-i İslam,
I, Mehran Matbaası, İstanbul, 1301.
Yiğit, İsmail, “Osman”, DİA,
XXXIII, İstanbul, 2007, s.s. 438-443.
-------------------,
“Emevîler”, TDV, XI, İstanbul, 1995, s. 87-104.
Yüksel, Ahmet Turan “Ubeydullah b.
Ziyâd”, DİA, XXXXII, İstanbul, 2012, s.s. 29-30.
[1] İsmail Yiğit, “Emevîler”, TDV,
XI, İstanbul, 1995, s. 87; Osman Çetin,
“Horasan”, DİA, XVIII, İstanbul, 1998, s. 236; Gubar, 2005, s.
69.
[2] Ahmet Önkal, “Abdurrahman b.
Semüre”, DİA, I, İstanbul, 1988, s. 171.
[3]Ebu Said Abdülhay b. Dahhak
b. Mahmud, Gerdîzî -Ahbar, tsh: Rahim Rızazade Melik, Encümen-i Âsâr ve
Mefahir-i Ferhengi, Tahran, 2005, s. 164; Mustafa Fayda, “Abdullah b. Âmir”, DİA,
I, İstanbul, 1988, s. 84.
[4]İzzüddin Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Muhammed b. Abdülkerim
el-Cezerî eş-Şeybânî İbnü’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Târîh Târîh-i İbnü’l-Esîr, thk:
Ebu Süheyb el-Keremî, Betü’l-Efkârü’d-Devliyye, Beyrut., s. 475.
[5] İrfan Aycan, “Ziyâd b.
Ebîh”, DİA, XXXXIV, İstanbul, 2013, 480.
[6] Çetin, s. 236.
[7]İbnü’l-Esir, s. 458.
[8]İrfan Aycan, Ziyâd b. Ebîh”, DİA,
XXXXIV, İstanbul, 2013, s. 480.
[9]İbnü’l-Esîr, s. 458.
[10]Gulam Muhammed Gubar, Afganistan
Der Mesir-i Tarih, Benigâh-i İntişârât-ı Meyvend, Kâbil, 2005, s. 70.
[11] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 164.
[12] İbnü’l-Esir, s. 476.
[13] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 164.
[14] İbnü’l-Esir, s. 483.
[15] Zekeriya Güler, “Rebî b.
Ziyâd”, DİA, XXXIV, İstanbul, 2007, s. 498.
[16] Güler, s. 498
[17] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 165.
[18] İbnü’l-Esîr, s. 489; Aycan,
s. 482.
[19] Ahmet Turan Yüksel,
“Ubeydullah b. Ziyâd”, DİA, XXXXII, İstanbul, 2012, s. 29.
[20] İbnü’l-Esîr, s. 490; Yüksel,
s. 30; Uslu, s. 64.
[21] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 165; Yüksel, s. 30.
[22] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 165; Yüksel, s. 30.
[23] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 165; Yüksel, s. 30.
[24] Yüksel, s. 30.
[25] Hasan Kurt, “Saîd b. Osman
b. Affân”, DİA, XXXVI, İstanbul, 2008, s. 572.
[26] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 166; Yüksel, s. 30.
[27] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 166.
[28] İbnü’l-Esîr, s. 494.
[29] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 166.
[30] Kurt, s. 573.
[31] Kurt, s. 573.
[32] Gerdîzî, thk., Rızazâde, s. 166.
[33] Gerdîzî, thk.,Ebu Said
Abdülhay b. Dahhak b. Mahmud, Zeynü’l-Ahbâr, tsh: Abdülhey Habibi,
Çahâne-i Armağan, Tahran, 1949, s. 241.
[34] İbnü’l-Esîr, s. 474; Recep
Uslu, , Horasan Tarihi, Uludağ Üniversites Sosyal Bilimler Enstitüsü
İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı İslam Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış
Doktora Lisans Tezi, Bursa, 1997, s. 67.
[35] İbnü’l-Esîr, s. 474; Uslu,
67.
[36] Gubar, 2005, s. 70; Uslu,
68.
[37] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 243; Osman Çetin, “Horasan”, DİA,
XVIII, İstanbul, 1998, s. 235.
[38] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 243; Çetin, s. 235.
[39] Abdullah Mehdî el-Hatîb,
Hükümet-i Benî Ümeyye Der Horasan, çev: Bakır Musevî, İntişârât-ı Tûka, Tahran,
1959, s. 11.
[40] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 243.
[41] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 244.
[42] Hamid Vehbî, Meşâhir-i
İslam, I, Mehran Matbaası, İstanbul, 1301, s. 130.
[43] Vehbî, s. 134.
[44] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 245.
[45] Vehbî, s. 136; Gerdîzî,
thk., Habîbî, s. 248.
[46] Gubar, s. 2005, 73.
[47]Abdullah Mehdî Hatîb,,
Hükümet-i Benî Ümeyye Der Horasan, çev: Bakır Musevî, İntişârât-ı Tûka,
Tahran, 1959, s. 58.
[48] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 248; Vehbî, s. 147.
[49] Hatîb, s. 14; Uslu, s. 71.
[50] Hatîb, s. 14; Uslu, 72.
[51] Gubar, 2005, s. 71.
[52] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 248.
[53] Çetin, s. 236; Uslu, s. 73.
[54] Vehbî, s. 139; Uslu, s. 73.
[55] Vahbî, s. 145; Uslu, s. 73.
[56] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 249.
[57] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 250.
[58] Hatîb, s. 29.
[59] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 250.
[60] Gubar, 2005, s. 71.
[61] Gubar, 2005, s. 71.
[62] Hatîb, s. 27.
[63] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 251; Hatîb, s. 30.
[64] Hatîb, s. 30.
[65] Hatîb, s. 31.
[66] Hatîb, s. 31.
[67] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 251; Hatîb, s. 31.
[68] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 251.
[69] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 252.
[70] Hatîb, s. 41.
[71] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 252; Hatîb, s. 41.
[72] Hatîb, s. 37.
[73] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 252.
[74] Hatîb, s. 42.
[75] Hatîb, s. 62.
[76] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 253.
[77] Hatîb, s. 64.
[78] Hatîb, s. 71.
[79] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 254; Hatîb, s. 73.
[80] Hatîb, s. 74.
[81] Hatîb, s. 74.
[82] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 254.
[83] Hatîb, s. 88.
[84] Hatîb, s. 90.
[85] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 254; Hatîb, s. 91.
[86] Hatîb, s. 91.
[87] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 255.
[88] Hatîb, s. 91.
[89] Hatîb, s. 92.
[90] Hatîb, s. 95.
[91] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 256.
[92] Hatîb, s. 96.
[93] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 256.
[94] Hatîb, s. 102.
[95] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 257.
[96] Hatîb, s. 103.
[97] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 257; Hatîb, s. 104.
[98] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 257.
[99] Hatîb, s. 110.
[100] İbn Verd b. Şaban b. Mecâşî
lakabı olan Hâris b. Serîc, başlangıçta aşırı mutaassip biri olarak Hâricî
fırkasına bağlıydı. Onu hedefi hilafeti ele geçirmek olmayıp bir Mürcîa olarak
sadece usûl çerçevesinde münazara etmekti. Horasan Mürcîası Irak Mürcîasına
göre farklılık arz etmekteydi. Horasan Mürcîasının sosyal ve ekonomik sebepleri
vardı. Siyasi reformlar ve silahlı mücadele ile zalim yöneticileri Horasan’dan
çıkarmak istiyordu. Sadece Mürcîalıkla sınırlı kalmamıştı. Aksine Emevî karşıtı
tüm muhalif grupları etrafında toplamıştı. Hatîb, s.s. 105-108.
[101] Hatîb, s. 110.
[102] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 259.
[103] Hatîb, s. 109.
[104] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 260.
[105] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 260.
[106] Hatîb, s. 116.
[107] Hatîb, s. 117.
[108] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 261.
[109] Hatîb, s. 121.
[110] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 262; Hatîb, s. 122.
[111]Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 262.
[112] Necati Avcı, Harran
ve Bilginleri, İlahiyat Araştırma ve İnceleme 65, Ankara, 2007, s.s. 1-20.
[113] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 262.
[114] Gubar, 2005, s. 77.
[115] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 264; Gubar, 2005, s. 76.
[116] Hatîb, s. 149.
[117] Gerdîzî, thk., Habîbî, s. 264; Gubar, 2005, s. 77.
[118] Necati Aykon, “Emevî
Devleti’nin Yıkılış Sebepleri”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,
XI/LV, 2018, s. 969.
Yorumlar
Yorum Gönder